‘İçimizdeki Ütopik Adaya Seyahat’ ÖZLEM SUER HOUSE



ÖZLEM SÜER HOUSE










Özlem Süer bir gece içinde verdiği karar ile kendi şirketini kuruyor. Nasıl mı? Sektörde uzun süre pek çok önemli isimle çalışan tasarımcı bu sayede ticaret formasyonu edinme şansı elde etmiş. Kendi şirketini kurma kararı aldıktan sonra da kendine özgü bir anayasa geliştirmiş. Bu anayasanın temeli, ahlaklı ve dünya standartlarında ticaret ve üretim yapmak üzerine kurulu. Öncelikle işe dünyadaki önemli moda başkentlerinin butik ve mağazalarına ihracat yaparak başlamış. Böylelikle dünya ticaret dilini öğrenmiş. Halen dünya geneline gelinlik, gece elbiseleri, davet kostümleri ve hazır giyim satışı devam ediyor. Bunun dışında İstanbul' da Nişantaşı Özlem Süer HOUSE ve Özlem Süer SUADİYE isimli iki perakende satış noktası da hizmet veriyor.


Tasarımlarında tek renk ve rengin tonlarından oluşan bir renk paleti içinde; farklı kumaş katmanları; origamik katlama teknikleri ve tamamen el işçiliği ile oluşturulan dokulu efektler, öne çıkan en belirgin özelliklerinin başında geliyor. Özel tekniklerle kumaşa 3 boyut katıyor, bu özel kumaş üretimi sayesinde Süer aynı zamanda uzun yıllardır iplik, kumaş danışmanlığı yapıyor. Şifonlar, jakarlar, brokarlar bunlardan bazıları. Süer aynı zamanda işini akademideki görevi ile eş zamanlı sürdüren moda tasarımcısı. Sabır ve çıraklık dönemlerinde eğitimin çok önemli olduğunu söyleyen Süer, genç tasarımcıların da eğitim ile özel bir ustanın yanında çıraklık yaparak bu mesleğe yönelmesi gerektiğini düşünüyor. Süer, yalnızca tasarım eğitimi değil, şiir okumayan, kitap kokusunu sevmeyen, sinema tutkunu olmayan bir tasarımcı düşünemediğini belirtiyor. aynı zamanda bir eğitmen olan Süer yeni nesil modacılarına tavsiyesi "Sabrın erdemine inanın ve çıraklık sürecinizden keyif alın".


Tasarımın yüzde elli sanat, yüzde elli endüstri olduğu görüşünü savunan modacı, tasarım kimliğini ürüne oturtmak için bu iki etmenin de çok sağlam olması gerektiğini söylüyor. Süer; "Sanat, koleksiyonun kavram arayışıyla başlıyor. Dokular, renkler, kompozisyonlar hep bir bilinçle ardı sıra yol alıyor. Üretimde rüştünü ispatlamış, çoklu adetler üreten başarılı firmaları olan bir ülkede yaşıyoruz. Az adette üreten bir marka olduğunuzda kumaş, aksesuar edinmek zorlayıcı olabiliyor. Ancak bunu çözmeyi başardık".


Özlem Süer 15 yıldır Intercolor (Dünya Renk ve Konsept Birliği) 'da, Türkiye delegelerinden biri. Bu nedenle renkler ve tonlar ile ilgili özel bir bağı olduğunu söyleyen modacının kendine ait renk paleti bulunuyor. "Klasik Özlem Süer Renk Paleti" olarak adlandırdığı skalanın içinde; vizon, fildişi, beyazın tüm spektrumları, antrasit, mürdüm, safran, zeytinyağı yeşili, haki, bej, kum tonları, somon, soft ve pudra görünümlü tonlar yer alıyor. Süer, modanın neresinde duruyorsunuz? Sorusuna ise şöyle cevap veriyor: "Her ne kadar avant-garde, neo-romantik, deneysel olarak tanımlanan tasarımlar hayata geçirsek de muhakkak moda tasarımının satılabilir, sürdürülebilir kısmında durmayı önemsiyoruz". Kimler Özlem Süer'in kapısını çalar? Özlem Süer HOUSE Nişantaşı adıyla müşterilerini ağırlayan modacı 6 yıldır maison mağazacılık anlayışında hizmet veriyor. Ülke ve dünya genelinden; stil sahibi, stil önerileri almak isteyen, celebrity, prenses, kariyer sahibi, ev hanımı, gelinlerle çalışıyor. Kısa bir süre önce açtığı ikinci nokta Özlem Süer SUADİYE de hizmet veriyor. Kadına en çok sadeliğin yakıştığını söyleyen Süer, abartısız, bakımlı saç ve cilt bir kadını farklı kıldığını vücut formunu bilen ve bu doğrultuda kostüm tercihi yapan kadınlar ise daima en dikkat çeken kadınlar olduğunu söylüyor. Son yıllarda başörtülü kadınlara tavsiyesi ise dokulu kumaşlara yönelmeleri, soft renk paletinden tercihler yapıp; kostümün detay kısımlarında canlı renklere ağırlık vermeleri.


Özlem Süer'in yaptığı her tasarımın öyküsü ve felsefesi var. Ekibinin felsefe, sanat tarihi, sosyoloji ve antropoloji ile ilgilendiğini söyleyen tasarımcı, koleksiyonlarının hikayesi olduğu gibi buna bağlı olarak yapılan çekimler, basın bültenleri, sosyal medyadaki duruşunu da aynı felsefeye dayandırmaya özen gösteriyor. Her koleksiyonun öyküsü ise farklı. Eğer bu hikayeler çokluysa hazır giyim olarak piyasaya sürüyor. Tasarımlarını yaparken kimi zaman mitolojiden yola çıkarak kimi zaman ise müşterilerine yönelik hikâyeler yazıyor. Modanın filozofu olunabileceğini söyleyen Süer "herkes kendi hayatının filozofudur" diyor. "Yaptığım işin aşığıyım" diyen modacı, kendini, rüyalarını hayata geçirmeye çalışan bir tasarımcı olarak tanımlıyor.


Kısaca ÖZLEM SUER hakkında…


Üç kuşak İstanbullu bir ailenin, 16 erkek kuzenden sonra 1968’de dünyaya gelen ilk kız çocuğudur Özlem. O yüzden adı Özlem’dir zaten. Erkek kalabalığı yüksek bir ailede büyüdükten sonra, ortaokul ve liseyi kız lisesinde okuyarak her iki cins arasındaki denklemi eşitler. Misket oynayan, ağaçlara tırmanan, evcilik oynayan bir çocukken, bunların ileride yaratıcılığını kamçılayacak tohumlar olduğunu o yaşlarda bilemez. İlk tasarımlarını, annesinin dikiş odasındaki artık kumaşlardan, bebekleri için yapar. Burda dergisinden çıkan patronları kırpar, dikiş iğnelerinin üzerinden zıplayarak kaçar. 5 yaşından itibaren babasının ertesi gün hangi takım elbiyi giyip, hangi kravatı takacağına o karar verir. Kumaş tutkusu yüzünden akşamları yatakta yorgana, çarşafa dokunmadan uyuyamamaktadır. Öğrendiği ilk rengi kimseler hatırlamazken, o bugün gibi hatırlar: Sarı. Üç yaşlarında giydiği akrilikten örülmüş sarı hırkası ve o hırkanın şeffaf düğmesi nedense hiç aklından çıkmaz.

Çocukluğundan beri güzel sanatlar ve felsefe hayatının hep odağındadır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’ne girmesini de ailesi yadırgamaz bu yüzden. Okuldan mezun olduktan sonra, "Sanatın başka bir dalının müziğini duymak istiyorum" diyerek Mimar Sinan Üniversitesi’nde yüksek lisansa başlar. Diplomasını alır, üniversitenin akademik kadrosuna katılır. 1991’de araştırma görevlisi, 2000 sonrası yardımcı doçent olur. Akademik hayat onun için çok değerlidir ama gelecek karşısında savunmasız kalmamak için, stopaj kavramını bile bilmeden, bir gecede şirket kurmaya karar verir. Ofisi yoktur. O dönemde, "Sanatsal Özü Bakımından Giysinin Dili" konulu doktora tezini hazırlamaktadır. Tezinin sonuna, örnek eklemek ister. 40 parçalık bir koleksiyon hazırlar. Masrafını karşılayıp bir kısmını diker, bir kısmını diktirir. 300 davetiye bastırıp, dağıtır. Tophane-i Amire’de konuklarını beklemeye koyulur. Doktorasını oylayacak jüri de oradadır. O gece sektörden, üniversiteden, basından yaklaşık bin kişi gelir. O günkü şaşkınlığını hiç unutamaz: "Akademik hayattan tanınıyordum ama o gece o kadar kişi nasıl bunu duyup geldi bugün bile anlayabilmiş değilim." Defilenin sonunda sahneye çıkmak istemez. Zorla itildiğinde, sahne kenarında onu alkışlayan ailesi ve öğrencilerini görür. Gözüne giren podyum ışıklarının bir daha hiç çıkmayacağını o an anlar. Defilenin ertesi günü giysileri ne yapacağını hiç düşünmemiştir. Koyacak yeri yoktur. Tam üç gün küçücük otomobilinde elbise yığınıyla gezer. Sonunda bir atölye kiralar. Aynı zamanda evi ve ofisi buradadır artık. Kronik bir konsantrasyonla geceli gündüzlü çalışır. Tasarımın yüzde 50 sanat, yüzde 50 endüstri olduğuna inanmaktadır. İşin felsefesiyle ilgilendiği için, kendi kimliğini hissetme ve hissettirmeye yönelik tasarımlar yapar. 2002’de Düsseldorf’taki ilk kişisel defilesi aynı zamanda moda fuarının da açılış defilesidir. Anadolu’daki şifacıları anlatan bir enstalasyonla çıkar podyuma. Beyaz bir platformun üzerinde yükselen masaya, Zekeriya sofrası mantığıyla 41 bakır kap yerleştirir. İçlerine Anadolu’dan gelmiş şifalı bitkileri koyar. Bunun sadece bir açılış gösterisi olacağını düşündüğünden, hazırladığı kostümlere gelecek siparişlere hazırlıklı değildir. Ortadoğu’nun en büyük sipariş veren butiği, defileden çok etkilenince, yüklü bir liste verir.

Sonraki defilesinde Karadeniz’deki, alamana adı verilen balıkçı teknelerinin hikayesini anlatır. Dünyada aynı anda iki tekneyle denize açılan, birinden atıp diğerinden çeken başka denizcilik kültürü olmadığını duymuştur. Bu nedenle heyecanlandırır onu alamana. Bütün koleksiyonda Karadeniz’in dalgalarını, kadınının öyküsünü anlatır. Bu koleksiyonunu, hayatını dalgalar arasında yitiren denizcilere adar. Giysilerin kumaşlarını dikimden önce Karadeniz’in suyuna batırılıp, kurutmuştur. Balık ağlarından yola çıkıp bu formda aksesuvarlar hazırlar, mankenlere tekne formundaki sandaletleri giydirir.
"Hayattaki en büyük keşfim okur yazar olmak. Hep edebiyata, felsefeye sarıldım, o yüzden yaptığım her işte bir kuram, bir öyküleme yaptım, işin içindeki filozofiyi keşfetmeye çalıştım" diye anlattığı yaklaşımıyla bugüne kadar Türkiye ve yurtdışında 25 defile gerçekleştirir. Her koleksiyonla yeniden doğar ve ölür. Onu taze tutup yenileyen, bu doğumlar ve lohusalık halidir belki de. Yaptığı işin işçisi olmayı önemser, bir dikişin mutlu bir kişinin elinden çıkıp çıkmadığını anlayacak kadar bu işin duygusunu hissetmekte iddialıdır. Sözünü giysilerle, renklerle, formlarla dile getirdiği için her yönünün bilindiğini, hiç gizlisi saklısı olmadığını, sırlarının ortaya saçıldığını düşünür. Bu yüzden hálá defile sonrası podyuma çıkarken mahcuptur.

Küçük bir atölyede başlayan serüveni şimdi, dev manolya ağaçlarının çevrelediği 650 metrekarelik Özlem Süer House Deluxe’da devam ediyor. İkinci derece tarihi eser olan binada, bir sırça köşk yaratıp, ekibiyle mutlu çalışma ütopyasını gerçekleştirdi. 25 kişilik ekibine yaklaşımını üç cümleyle özetlemişti: "Sağlığınız, tatiliniz, çocuklarınız beni ilgilendirsin. Birbirimizin gözünün içine bakmaktan korkmayalım ve her başarımızı birlikte kutlayalım." Tasarımları Londra, Moskova, Milano, Paris başta olmak üzere pek çok ülkede ve 60 butikte satılıyor.


ÖZLEM SÜER HOUSE-KÖŞK

































- ÖZLEM SUER SUADIYE – HAZIR GİYİM -


Özlem Süer, Nişantaşı’ndaki adresinden sonra artık şehrin diğer yakasında da, Suadiye'de de tasarım meraklılarına kapılarını açıyor.










Özlem Süer Suadiye’de, her biri kişiye özel tasarım hissi veren, Özlem Süer etiketli hazır giyim, kırmızı halı ve davet koleksiyonları ve aksesuarlar yer alıyor.


Hazır giyim koleksıyonundan bazı parçalar..











Özlem Süer Spring’13, 1880'lerin Fransa'sında yaşanan, güzelliğin, kadın figürlerinin öne çıktığı “La Belle Epoque” tadında, şiirsel bir koleksiyon...
İlhamını yaşama sevincinden, kadın güzelliğinden ve anın büyüsünden alan “La Belle Epoque” koleksiyonu hayatı her anı ile kutlamaya ve anın tadını çıkarmaya davet ediyor.
Bahar tasarımlarını “La Belle Epoque” temasında kurgulayan Özlem Süer, bu koleksiyonda onunla özdeşleşen klasik smoked / mat tonlarının yanı sıra canlı renklere de yer veriyor. Tasarımlar başta olmak üzere koleksiyonu oluşturan her bir parça eski bir dönem filminin karelerini yaşatırken, bahar modasına da şiirsel bir dokunuş katıyor.
Her koleksiyonunda farklı bir hikâyeyi ve felsefeyi öne çıkaran, bunu da tasarımları ile yaşatan Özlem Süer’in Spring’13 “La Belle Epoque” koleksiyonuna Suadiye mağazası ve House Özlem Süer Nişantaşı’nda..
















ÖZLEM SUER WHITE –HAZIR GELİNLİK-


· Özlem Süer markası olarak Türkiye çapında yaygınlaşacak çok önemli bir mağazacılık hareketine başladık. Bunun ilk adımı Özlem Süer Suadiye oldu. Daha sonraki adımımızda hazır gelinlik koleksiyonumuza yönelik mağazacılık adresimiz olan Özlem Süer White’ı açtık. şeklınde açıkladı.


· Bu özel koleksıyonun gelınlıklerınde ipek, şifon, tafta, Fransız danteli, şantuk, özel dokuma ve yıkama teknikleriyle geliştirilmiş danteller, el yapımı aksesuarlar vazgeçilmezlerimiz arasında. Yeniyle eskiyi harmanlayıp zamansız formlar yaratıyor.



















En sevdığım koleksıyonu ıse..


‘İçimizdeki Ütopik Adaya Seyahat’


Özlem Süer, 2011 İlkbahar/Yaz koleksiyonunu tanıtmak için mekan olarak Kız Kulesi’ni seçti. Masal kitabından fırlamış gibi görünen kıyafetleri ve Kız Kulesi’nin atmosferi ile Özlem Süer, koleksiyonunu neredeyse ‘sürreal’ denebilecek bir ortamda görücüye çıkarmış oldu.






















Share this:

ABOUT THE AUTHOR

Hello We are OddThemes, Our name came from the fact that we are UNIQUE. We specialize in designing premium looking fully customizable highly responsive blogger templates. We at OddThemes do carry a philosophy that: Nothing Is Impossible

0 yorum:

Yorum Gönder